3 Nisan 2012 Salı

Nevrotik Hastalara Uygulanan Müzikle Terapi



Nevrotik reaksiyonlar (ruhsal bozukluklar),kaygının başlamış olduğu davranış görüntüleridir.Bazı durumlarda kaygı o denli şiddetlidir ki,dışarıdan herhangi biri tarafından bile gözlenebilir.Psiko-nevroz savunma mekanizmalarının başarısızlığı olarak nitelendirilebilir.Mekanizmalar,kaygıyı bastırmakta ya başarısız olmakta ya da abartılı biçimde kullanıldıkları için anormal davranışlara  neden olmaktadır.




     Psiko-nevrozları;


    a) Anormalin sınırında bulunan ve (fonksiyonel bakımdan)pek önemli olmayan bozukluklar.


    b) Kişiliğin yalnızca bir bölümünü saran zihinsel bozukluklar,


    c) Çok seyrek olarak,hastaneye yatmayı gerektiren hafif zihinsel bozukluklar şeklinde sınıflandırabilirz(Drake,1970.78).






    Psiko-nevrozların meydana gelişinde,ana babadan gelen ve çevrenin etkileri altında oluşan kişinin nevrotik yapısının rolü vardır.Bu tür nevrotik yapıya sahip kişiler,bir çok yaşamsal olay karşısında yanlış tepkiler verirler.Gereğinden fazla duyarlılık gösterirler.




    Bu hastalar korkunç rüyalarla uyanan,uykularında bağıran,bazı yemeklere karşı aşırı duyarlılık (idiosyncrasy) gösteren, kimi zaman utangaç,kimi zaman kırıp döken,tırnaklarını yiyen,düzene uymayarak başkaldıran bir tutum içinde bulunan çocuklardır ki bunların daha ileri şekillerini psikopatlarda görürüz.(Aksel,1955.9)




    Nevrotiklerin tedavisinde,müzikten dinamik bir şekilde yararlanılabilir.Belli bir amçla müziği dinletme auditoire projecti ve technique sınırları içindeki müzik-terapist,müziği canlandırıcı bir öğe olarak kullanarak her grupla haftada 3-4 kez beraber olur ve teypten 2-3 müzik parçası dinletir.Dinletilen müzik parçalarının kayıtlarının kusursuz olması çok önemlidir.Dinletile müzik parçaları çok çeşitli türden olabilir.Ancak çok tanınmış bir parça veya sözleri açıkça belli olan  bir şarkı dinleyerek hayal kurma olanağı pek yoktur.Çalınan parçaklar genelde 3-4 dakika sürer.Hastanın sosyo-kültürel koşullarına uygun müziği seçemek çok güçtür.Özellikle geri kalmış veya az gelişmiş ülkelerde bu büyük bir sorundur.Çok tanınan bir film müziğinden de psikolojik bir öğe olarak yarar beklenemez.Değişik nedenlerle bozulan eskiden kalma bazı yurt ezgileri de radyo aracılığıyla popülerlik kazanmıştır.Bu yüzden,bu tür müzik parçalarının da yararlı olması beklenemez.Belki de en iyisi,hastaya en çok sevdiği müzik türünü sormak ve onu kendisine dinletmektir.




    Müzik dinletildikten sonra serbest tartışma yapılır ve gruptaki tüm hastalardan omüzik türüyle ilgili düşüncelerini açıklamaları istenir.Müzik-terapist,hastalara düşüncelerini açıklatıcı sorular sorar ve tartışmayı uygun şekilde yürütmeye çalışır.Müzik-terapistin,hastanede çalışan biri olması ve psikoterapistle işbirliği içinde bulunması çok önemlidir.Diğer taraftan,müzik-terapistin yüksek bir müzik kültürüne sahip olması fazla önem taşımaz.Kendisinden sadece,bir müzik anlayışına sahip olması ve müzik oturumunun sonunda,çalınan parçalar ve bu parçaların kompozitörleriyle ilgili bilgi vermesi istenebilir.Böylelikle,hastaların sonradan bir takım özel sorular yöneltmeleri önlenmiş olur(Grebene,1978.47)




    Her çeşit nevrotik hastanın,müzik-terapistine iyi yanıt verdiği görülmüştür.Hastanın, müzikle ilgili bir bilgiye önceden sahip olması da gerekmez.Ayrıca, hastanın bir müzik türüne karşı aşırı düşkünlüğü de büyük bir engel değildir.(Grebene, 1978.47)


    Müzikle tedavi yöntemlerinin uygulanması,sanıldığı gibi güç değildir.Önemli olan,terapistin bu terapatik ortama uyabilecek şekilde eğitilmiş  olmasıdır.


Kanser Tedavisinde Müzik


Müzikle tedavinin, kanser hastalarının daha az anksiyete (kaygı) bozukluğuna yakalanmasına yardımcı olabileceği, daha az ağrı hissetmelerini ve kalp ritimlerinin yavaşlamasını sağlayabileceği belirlendi


ABD'deki Drexel Üniversitesinden Joke Bradt, müzikle tedavinin ya da müziğin kanser hastalarına etkilerinin gözlendiği, son 30 yılda yapılan ve 2 bin kadar hastayı kapsayan araştırma sonuçlarını inceledi.


Kanser tedavisiyle birlikte şarkı söyleyerek ya da bir enstrüman çalarak gerçekleştirilen müzikle tedavi alanların, sadece kanser tedavisi görenlere kıyasla daha az kaygılı olduğu belirtilirken, ayrıca bu tedavi yönteminin hastanın daha az ağrı hissetmesini ve ruh halinin düzelmesini, bununla beraber, müziğin hastaların kalp ritminin dakikada 4 kez daha az atmasını sağladığı belirlendi.


Bradt ve ekibi, müziğin kanser hastalarının anksiyete, ağrı hissi, yaşam kalitesi, kalp ve solunum ritmi ile tansiyon sorunlarına olumlu etkilerinin bulunduğunu da vurguladı.


Müziğin depresyon ya da bitkinliğe etkisinin olmadığını belirten Bradt, bu durumun, birçok araştırmada, müzikle tedavinin tek seans yapılması ve müzik türü konusunda hastalara fazla seçenek verilmemesinden kaynaklanıyor olabileceğine dikkati çekerek, ağır depresyon durumunda, sadece bir seans süren müzikle tedavinin durumu tersine çeviremeyeceğini ifade etti.


Bilimadamı, müzikle tedavinin, CD'den müzik dinlenmesinden daha etkili olup olmadığını belirlemek için yeterli veri bulunmasa da, uzmanın bu tedavi yöntemi ile seansa katılımını sağladığını belirtti.


Bu durum göz önüne alındığında müzikle tedavinin CD'den müzik dinlemekten daha faydalı olabileceğine dikkati çeken Bradt, uzmanın hastaya özel bir program belirleyebileceğini, ayrıca hastanın müzikle tedavi sayesinde güçlü ve duruma daha hakim hale gelebileceğini vurguladı.

Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırmaya göre, müzik ile tedavi edilen kanser hastalarının ağrı, kalp ritminde bozukluk ve kaygı hissinin azaldığı belirtiliyor. Son otuz yılda iki bine yakın kişi üzerinde yapılan araştırmada, tedavi esnasında müzik dinletilen hastaların durumları gözlendi.


Kanser tedavisiyle birlikte müzik aleti çalan yada müzik eşliğinde yapılan seanslarda, sadece tedavi olan kişilere oranla daha az kaygı duyduğu belirtiliyor. Müzikli tedavinin ağrıları en aza indirdiğini ve ruh sağlığını da olumlu yönde etkilediği belirtiliyor. Müzik ile beraber yapılan seanslarda, kanserin olumsuz etkilerini en aza düşürdüğünü ve yaşam kalitesinin arttığı belirtiliyor. Kanser tedavisinde CD’ den müzik dinlemenin yararının oldukça yüksek olduğu belirtiliyor. Uzmanlar müzik seansının kişilere özel olarak yapılması gerektiğini ve bu sayede bir çok kanserlinin hastalığı yenebileceğini belirtti.

Araştırma, her düzeyde araştırma, öğrenme, tıp gibi konularda bilgilendirmek için veri tabanları sağlayan "Cochrane Kütüphanesi"nde yer alıyor.

Mahkumlara Müzikle Terapi



Kurum cezaevinde kalan 930 tutuklu ve hükümlüye merkezi sitemle günde 2 saat sözsüz müzik dinletiyor.

Uygulama nisan ayından bu yana devam ediyor.

Türk müziklerinden ve Batı klasikleri seçmelerinden oluşan enstrümantal müzik tüm koğuşlara ulaştırılıyor.

Ancak isteyen hükümlü ve tutuklu müzik yayınını koğuşundaki sistemle kapatabiliyor. Müzik seçiminde, sakinleştirici ve dinlendirici parçalar tercih ediliyor.

Mahkumlar müzik eşliğinde öğle yemeklerini de yiyor. Uygulamadan hem cezaevi yönetimi, hem de tutuklu ve hükümlüler memnun. Tutuklu ve hükümlülerin yayın süresinin uzatılmasını istediği belirtiliyor. Müzik dinletisinin aksamaması için her gün bir infaz koruma memuru bu iş görevlendiriliyor.

Uzman psikolog Ahmet Kurt, cezaevinde müzik dinletisinin mahkumların ruh sağlığı için faydalı olduğunu belirtti.Kurt, "Cezaevindeki müzik dinletisi de gecesini ve gündüzünü duvarlar arasında geçiren hükümlü ve tutuklulara iyi gelebilir. Zaten Osmanlı'da müzik bir tedavi aracı olarak kullanılıyordu'' dedi.

Türk müziklerinden ve Batı klasiklerinden oluşan enstrümantal müzik tüm koğuşlara ulaştırılıyor. Ancak isteyen hükümlü ve tutuklu müzik yayınını koğuşundaki sistemle kapatabiliyor. Müzik seçiminde, sakinleştirici ve dinlendirici parçalar tercih ediliyor. Mahkumlar müzik eşliğinde öğle yemeklerini de yiyor. Uygulamadan hem cezaevi yönetimi hem de mahkumlar memnun. Tutuklu ve hükümlüler yayın süresinin uzatılmasını istiyor. Uzman psikolog Ahmet Kurt, cezaevinde müzik dinletisinin mahkumların ruh sağlığı için faydalı olduğunu söylüyor. Kurt, güzel, kulağa hoş gelen melodilerin beyinde sakinleştirici ve dinlendirici etkisi olduğunun bilimsel olarak kanıtlandığını dile getiriyor.


otizmde müzik terapisinin aşamaları

1.Başlama Şekli:
Müzik atölyesine gelen öğrencinin, nereye geldiğinin bilincinde olması gerekmektedir. Bu da bir önceki faaliyeti uygulayan uzmanın öğrenciyi kendi dersinin sonunda müzik dersine motive etmesi ile ilişkilidir.Uzman; kendi dersinin sonunda öğrencisini;  “ şimdi müzik atölyesine gideceksin, orada şarkılar söyleyeceksiniz, oyunlar oynayacaksınız, müzik aletlerini çalacaksınız “ hazırlarsa öğrenci bilinçli bir biçimde müzik atölyesine gelir. Derse hazır olmayan, isteksiz bir öğrenciye zorla hiçbirşey yaptıramazsınız aksine bu davranış onu sinirlendirir, öfke nöbetine girmesine ve gerilemesine neden olur. Öğrencinin kendisini derse hazır hissetmesi çok önemli bir noktadır.

2.Sunum:
Önceden hazırlamış olduğumuz konumuzu öğrencimize sunarken dersimizi bir oyun havasında işlemeliyiz diyelim ki; konumuz ritim duygusunu öğrencimize kazandırmak olsun:
    
Öğrencimiz; çok hareketli, yerinde duramayan, sürekli koşuşturan, ellerini duvara, masaya, tahtaya vuran bir öğrenciyse:  Önce öğrencimizi izlemeliyiz, öğrencimizin hareketlerini kendimizce belli bir sıraya koyup öğrencimizin ilgisini çekecek şekilde onunla birlikte aynı hareketleri tekrarlarız. Öğrencimiz bizi fark ettiği zaman  kazandırmak istediğimiz davranışı öğrencimiz ile birlikte hareket ederek benimsetmeye çalışırız. Öğrencimizin ellerinden tutarak  darbuka, masa yada herhangi bir nesneye önce sağ daha sonra sol el ile vuruşlar yaparak öğretmek istediğimiz ritmi çalıştırırız. Daha sonra fiziksel yardımı bırakıp öğrencimize darbukaya sağ sol ellerini kullanarak ritim vurmasını söyleriz, tekrar tekrar aynı çalışmayı ta ki öğrencimiz doğrusunu yapıp, davranışı öğrencimize kazandırana kadar çalışırız.

    Öğrencimiz; durgun, uyumlu ve çalışmaya yatkın bir öğrenci ise: Öğrencimizi karşımıza oturttururuz. Öğrencimiz ile gözlerimizin, ellerimizin, bacaklarımızın karşı karşıya birbirimize paralel olması esastır. Öğrencimizin bacakları ile darbukayı kavramasını sağlarız, bunu kendi bacaklarımız ile destekleriz. İlk önce kendimiz ritmik olarak ilk önce sağ elimizle ve ardından sol elimizle bir –iki şeklinde darbukaya ritim vururuz ve öğrencimizin bizi izlemesini sağlarız. Daha sonra öğrencimizin ellerinden tutarak aynı işlemi birlikte tekrarlarız. Öğrencimizin dikkatini darbukaya ve ritimlere yoğunlaştırdıktan sonra “ Haydi Ahmet darbukaya ellerini kullanarak şimdide sen ritim vuracaksın diyerek öğrencimizi sağ ve sol elini kullanarak tek başına ritim vurması için motive ederiz. 

2.Geri Dönüt ( Öğretimin Kontrolü )
Sunum aşamasında öğretmiş olduğumuz konumuzu farklı zamanlarda  “ Haydi Ahmet şimdi darbukayı al, sandalyene otur, darbukayı bacaklarının arasına yerleştir, sağ ve sol elini kullanarak darbukaya ritmik vuruşlar yap “ şeklinde komut veririz. Böylece öğrencimize verilen davranışın kazandırılıp, kazandırılmadığını kontrol ederiz.
 
3.Pekiştireçler ( Olumlu Davranışı Yerleştirme, Ödüllendirme )
Öğrencimize vermiş olduğumuz davranış olumlu bir biçimde kazandırılmış ve pekiştirilmişse; öğrencimizi küçük ama mutlu olabileceği şekilde ödüllendirmemiz gerekir. Örneğin: “Aferin Ahmet  bugün darbukayı çok güzel ritmik vuruşlar ile çaldın, şimdi seninle parka salıncağa gidebiliriz “ gibi. Bu; öğrencimizi hem mutlu eder, hemde bir sonraki konunun öğretiminde olumlu yönde gelişme ve ilerleme kaydetmesine yardımcı olur. Şayet öğrencimize verilen davranış kazandırılamamışsa; olumsuz pekiştireçlerin yardımı ile öğrencimize verilen davranışı kazandırmaya çalışmalıyız. Örneğin; “ Ahmet sen bugün  beni çok üzdün, beni hiç dinlemedin, eğer beni üzmeseydin yapılan çalışmaya katılsaydın seninle parka salıncaklara gidecektik” şeklinde; öğrencimizi verilen davranışı yerine getirmediği için yapmayı sevdiği birşeyden mahrum ederiz. Bu tutumumuz öğrencimizin olumsuz olan davranışını zaman içerisinde olumlu yöne kaydırmasına neden olacaktır.

Otizm ve müzikle tedavi



 OTİZM VE MÜZİKLE TEDAVİ

Müziğin yaşamımızdaki rolünü araştıran bilim adamları, annesinin ninnisiyle başlayan ve yaşam boyu süren müzik serüveninin hayatta kalma şansını arttıran bir unsur olup olmadığını tartışıyorlar. Son günlerde; biyolog, psikolog, sinir bilimciler başta olmak üzere pek çok bilim adamı müziğin nasıl doğduğunu, nasıl yayıldığını ve insan yaşamı üzerindeki rolünü araştırıyorlar.
     Müzik dinlemek bireylerde duygu ve kavram gelişimine yardımcı olmaktadır. Gözlerini ses dolu bir evrene açan çocuklar doğuştan müziğe duyarlıdırlar. Çevrelerinde duydukları seslere ve ritimlere; önce bedenleriyle, daha sonra ses ile tepki gösterirler. Çocuklar kendilerini; özgür, güvenli ve anlayışlı bir ortamda müzikle, şarkıyla, dansla ifade edebilirler. Çocukların ; bedensel, bilişsel, sosyal, duygusal düzeyleri, ilgi ve becerileri, yaratıcı yönleri saptanmalı ve etkinlikleri varılan sonuca göre tasarlanmalıdır



                                                 


     MÜZİK TERAPİSİ ( Heyne Bücher’den “ Stich Wort Autismus “ adlı kitabın Tanya Çelebi tarafından yapılmış tercümesidir )
     “Kurucusu: Arjantinli çocuk psikiyatrist ve müzik terapisi uzmanı Rolando O. Benenzon.
     Teorik Temel: Yıllar boyu süren araştırmalar sonucunda, şu kanaate varmışyır Benenzon:
Otistik soyutlanma; doğum öncesindeki ruh halinin, doğum sonrasında süreklilik arz ettiği patolojik bir rahatsızlıktır.
Dış dünyadan ürken otistik bir çocuğa, sanki doğum öncesindeki evredeymişçesine yaklaşmak gerekir.
Camdan bir faanusun içerisinde yaşayan otistik çocuğu; anne karnındayken duyumsamaya alıştığı uyaranlar aracılığı ile dış dünyaya alıştırmak daha kolaydır. Kimi vakalarda ise ISO prensibinin uygulanmasıdır açılımı sağlayan.
ISO PRENSİBİ: Depresif üzüntü içerisinde olan bir insan, duyduğu hüzünlü bir ezgiden etkilenir. Oysa düşüncelerinin hızla aktığı karmaşık bir günde, daha haraketli bir müziğe eğilim duyacağı muhakkak.
Bu düşünceden hareketle ISO ( aynılık ilkesi ) prensibini geliştiren Rolando, onu müzik terapisinin temel taşı olarak kabul eder. Burada izlenecek yol, hastanın zihinsel sürecini yansıtacak bir müziğin dış dünyada çalınması, dolayısıylada terapiyi uygulayan kişi ile hasta arasındaki iletişimi sağlayacak bir köprünün kurulmasıdır.
     Tedavi Yöntemi: Tedavi üç aşamada gerçekleştirilir; ilk aşamada, otistik çocuğun içinde bulunduğu gerileme evresini yansıtan müzik seslerine başvurulur. Hemen ardından, eğer imkanlar elverişli ise ikinci aşamaya geçen uzman kişi, halihazırda açılmış bulunan iletişim  kanallarını kullanarak hastaya doğrudan ulaşmayı dener. Üçüncü aşamada ise, bir önceki safhada gerçekleşen iletişimin sınırları genişletilir. Özellikle ailesi ve aynı ortamı paylaştığı diğer insanlarla olan iletişim yollarını açmanın çareleri aranmalıdır bu aşamada.
     Etkileri: Müzik; diğer beyin işlevleri aksamaya uğramışsa bile, bağımsız bir merkez tarafından algılanıp değerlendirilen bir dış uyarandır adeta!..
     Beyin işlevlerindeki aksaklıktan dolayı konuşmakta ve iletişim kurmakta olağanüstü zorluklar yaşayan kimi otistik çocukların, müzik terapisi ile gelişmeye meylettikleri gözlemlenebilir. Fakat buna rağmen, sözel olmayan bu tip teşviklerin, en nihayetinde konuşma yetisini harekete geçirebilecek tedavi yollarını destekleyici bir aracı kabul edilmesi gerekir.”
     Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarının Temel Bilimler Bölümünden 1999 yılında mezun oldum. Otistik çocuklara olan ilgim ve sevgimden dolayı gönüllü olarak Sabahat Akşıray Otistik Çocuklar Eğitim Merkezinde müzik öğretmeni olarak çalışmaya başladım. Okulumuzda iki senedir çocuklarımıza  ben ve beş müzik öğretmeni arkadaşım müzik eğitimi vermekteyiz.
     Otizm ile ilgili tüm dünyanın benimsediği bir görüş vardır: “ Otizm; öğrenilmez, yaşanır. “ Bu nedenle çalıştığım çocuklar ile ilgili yaptığım gözlem ve çalışmalar sonucunda aşağıdaki verilere ulaştım.
     MÜZİK TERAPİSİ UYGULANACAK ALANLAR:
1.      Fiziksel Düzenleme:
a) Müzik terapisi yapılacak ortamın olabildiğince geniş olması gerekmektedir.

     Otistik bireyler kendi dünyalarında, farklı yaşantıları sürdüren bireylerdir. Onları günlük yaşama hazırlarken; her bireyi kendi kişilik özelliklerine göre değerlendirerek akademik beceriler kazandırabiliriz. Örneğin; Ahmet yerinde durmayan çok hareketli bir öğrencidir. Çalışma ortamında kısa süreli yerinde oturan, bunun dışında; ortam içerisinde koşmayı, etrafını incelemeyi, farklı olana yönelmeyi seven bir öğrencidir. Bu öğrenciyi birebir 40 dk. Süresince dar ve kısıtlı bir ortamda oturtturamazsınız, çalıştıramazsınız, olumlu sonuç alamazsınız. Olumlu sonuç alabilmek için; dersi bir oyun havasında işlemek gerekir. İşlenecek konuyu öğrenciye uyarlamak esastır. Örneğin öğrencimiz sınıf içerisinde sürekli koşuşturuyorsa ve bizde ritim konusunu işliyorsak, çocukla birlikte koşarak ritimdeki hız kavramını çocuğa kazandırabiliriz. Yavaştan ortaya, ortadan hızlıya şeklinde.

b) Müzik atölyesinde duvarların rengi pastel tonlarda olmalıdır.
   Pastel tonların insan doğasına kazandıracağı uyum ve huzur doğrultusunda çalışılacak ortamın pastel tonlar ile boyanmasının bireyin psikolojisinde olumlu sonuçlar vereceği düşüncesindeyim.

c) Müzik atölyesinin iyi bir havalandırma sistemi olmalıdır.

d) Müzik atölyesinde müzik aletlerinin konulabileceği ve korunabileceği bir dolap olmalıdır. Dolabın yanı sıra her müzik aletinin yapısına göre raf sistemi yapılmalıdır. Raflar öğrencilerin görebileceği ve erişebileceği şekilde müzik atölyesinin duvarlarına monte edilmelidir. Öğrenci istediği zaman öğretmeninin kontrolünde istediği müzik aletini alabilmeli ve işi bittiğinde yerine koyabilmelidir.

e) Müzik atölyesinde; televizyon, müzikseti, radyo, telefon, bilgisayar gibi teknolojik aletler bulundurulmalıdır.

f) Müzik atölyesi bireysel çalışma alanı ve grup çalışma alanı olmak üzere iki bölmeli düzenlenmelidir.

g) Müzik atölyesinde iyi bir mikrofon ve ses düzeni bulundurulmalıdır. Mikrofon ile yapılan çalışmada öğrenci kendi sesini daha net algılar, sesini işitir. Mikrofondan gelen ses ekolu olduğu için öğrenciye değişik gelir bu değişiklik öğrencimizi tekrar yöntemine götürür. Tekrar tekrar mikrofonda ses çıkartan öğrencimiz kendisini bu yönde geliştirir.
Bireysel Çalışma Alanında Öğrenci İle Çalışırken:
1.Öğrencinin seviyesi belirlenecek.
2.Öğrencinin performansı ortaya çıkartılacak.
3.Öğrencinin müziğe verdiği tepki gözlemlenecek.
4.Öğrencinin müzik eşliğindeki hareketleri gözlemlenecek.
5.Öğrencinin müziğe verdiği tepkiler ve müzik eşliğinde yaptığı hareketler doğrultusunda hedefler belirlenecek.

Grup Çalışma Alanında Öğrenci İle Çalışırken:
1.Öğrencilerin birbirlerini fark etmelerini sağlamak.
2.Öğrencilerin belli bir ritim doğrultusunda ortak hareket etmelerini sağlamak.
3.Öğrencilerin elele tutuşarak hareket etmelerini sağlamak.
4.Öğrencilerin yanlarında duran arkadaşlarını fark etmelerini sağlamak.
5.Grupta çalışan öğrencilere hitap eden müziği belirlemek.

Bireysel Özelliklerine Göre Düzenleme:
a) Müzik terapisine alınacak olan çocuğun, bir önceki faaliyeti uygulayan uzman tarafından müzik terapisine hazırlanması gerekir. Ön koşulları oluşmuş bir birey terapi sürecini çok daha başarılı geçirir. Örneğin; müzik terapisine gidecek olan bireye uzman: “ Haydi Ahmet, birazdan müzik atölyesine gideceksin. Öğretmeninle ( otistik bireyin ilgisi doğrultusunda ) şarkılar söyleyeceksin, oyunlar oynayacaksın şeklinde motive edilmelidir.
b)Otistik bireyin ilgisine göre müzik türü seçilmelidir. Seçilecek ve öğretilecek olan müzik parçası; bireylere sorular soran, yanıt vermesi istenen şarkılar ( Ali Babanın bir çiftliği var,  pazara gidelim ); görerek, söyleyerek, duyarak, canlandırarak söylenen şarkılar( parmaklar, vücudumuz ) olmalıdır.
c) Bireyin terapiye yatkınlığı doğrultusunda; bireysel çalışma yada grup çalışması yapılmalıdır.


27 Mart 2012 Salı

Müzikle hangi hastalıklar tedavi edilebilir?


MÜZİK NELERİ TEDAVİ EDİYOR?
Kitapta müzikle tedavide makamın, usulün, insan sesinin ve icra sazının önemi gibi başlıkların yanısıra müziğin nörofizyolojisi ele alınıyor. Müzikle tedavinin kullanıldığı tıbbi durumlar başlığı altında ise,

- Ağrı tedavisinde müzik,
- Uyku bozukluklarının tedavisinde müzik,
- Hayatı tehdit eden hastalıkların tedavisinde müzik,
- Çocuk gelişiminde müzikle tedavi
anlatılıyor.

İnsanı artık bilim yalnızca biyolojik olarak ele almayıp onun ruhunun derinliklerine inmeye çalışıyor. İnsan vücudunun ve beyninin en ince noktalarına ulaşabiliyoruz. Bunun için bir çok araç geliştirilmiştir. Ancak henüz ruh dünyamıza inebilen, ruhumuzun derinliklerinden haber verebilen araçlar keşfedilememiştir. 

Bu manada sanatı kullanarak ruhu anlamak, ruhtan haber almak mümkün hale gelebilmiştir. Sanat henüz keşfedemediğimiz bir şekilde ruhumuzun derinliklerine inmeyi başarmış ve oralardan bir şeyleri alıp ortaya çıkarabilmiştir.

Bu yazımda müziğin tedavi edici etkisinden bahsetmeye çalışacağım. Özellikle çocuklarda görülen bir kaç psikiyatrik bozuklukta müziğin kullanımı ile ilgili bilgiler vereceğim. Bilindiği gibi mental retardasyon (zeka geriliği), davranış bozuklukları (hiperaktivite vb) ve öğrenme bozukluklarında müzikterapi bir çok açıdan kullanılabilmektedir. Müzik bu çocuklarda ruhsal, duygusal, toplumsal gelişime katkıda bulunur. Ayrıca hareket ve duyu sistemleri ile ilgili yetersizliklerin giderilmesine, dikkat-konsantrasyon gibi zihinsel melekelerin kuvvetlendirilmesine ve iletişim yeteneğinin gelişmesine yardımcı olur. Müzikterapi esnasında çocuk, bozulmuş olan fiziksel yeteneklerini yeniden şekillendirebilir. Bir takım 
davranış kusurları varsa bunları değiştirebilir. 

Müzikterapi bu değişim ve gelişimleri sağlarken çocuğa iki türlü haz duygusu yaşatır. Bunlardan birincisi sıkıntı verici ortamın dışına çıkabilme hazzıdır. Bu evrensel bir hazdır. Dünyanın neresinde olursanız olun, duyduğunuz müzik sizi önce rahatlatır sonra da içinizde bir güven duygusu uyandırır. Çocuk için bu haz hayata ve öğrenmeye yönlendiren bir ödül etkisi yaratmaktadır. İkincisi ise müziğin farklı dünyalara, farklı duygulara açtığı kapıdan girme hazzıdır. Bu haz sayesinde ise çocuk kendi iç dünyasındaki keşfedilmemiş yerlere ulaşabilme ve bunları çevreye sunabilme imkanını yakalar.

Kam ve Baskı adı verilen Orta Asya'lı hekimlerin, müzik ve dansı hasta tedavisi için kullandıkları ve Kazakistan, Kırgızistan, Altay, Moğolistan ve Sibirya bölgelerinde bu dans terapisinin halen devam ettiği biliniyor. Orta Asya'lı hekimler, yöreye özgü çeşitli müzik aletleri ile hastaları transa sokarak tedavi uyguluyor.Tedavi seanslarında genel olarak Pentatonik müzik tonları kullanılıyor, İngiltere'de, Londra Nordoff Robbins Müzik terapi Enstitüsü'nde uygulanan tedavi sisteminde de Pentatonik müzik kullanılıyor. Pentatonik müzik, otistik çocukların tedavisi ve eğitimi için yararlı oluyor.

Müzikle tedavide kullanılan enstrümanlar

REBAB: Gövdesi Hindistan cevizinden yapılır. Cevizin üzerine deri gerilir. Üç tellidir, at kuyruğundan yapılan telden çalınır. Asya kökenlidir. Hz. Mevlâna’nın da rebab çaldığı rivayet edilir.
NEY: Kamıştan yapılır. İçi boş olup yedi deliği vardır. Üflenerek çalınır. Değişik akortlar için değişik boyda neyler kullanılır.
UD - KOPUZ: Onbir telli, mızrapla çalınan bir enstrümandır. Kısa saplı ve geniş gövdelidir. Asya kökenlidir. Daha küçük gövdeli ve üzeri deri kaplı olanına Kopuz denir.

TANBUR: Uzun saplı, yedi tellidir. Kaplumbağa kabuğundan bir mızrapla çalınır.


ÇENG: Asya kökenli, ondört ila yirmidört telli olabilen, diz üstüne dik olarak tutularak iki elle çalınan bir enstrümandır. Arp’ın atası sayılır. Eskiden mevlevi musikisinde ve klasik musikide kullanılırdı.


      

SAZ, BAĞLAMA, CURA: Yedi telli, uzun saplıdır. Mızrapla çalınır. Halk musikisinin en önemli enstrümanıdır.
                                       

KILKOPUZ: İki telli, telleri at kuyruğundan yapılan, gövdesinin bir kısmı deri kaplı ağaç olan ve at kuyruğundan yapılmış bir yayla çalınır. Asya şaman ve baksılarının en önemli enstrümanlarındandır.




KANUN: Yetmişbeş telli, mızrapla çalınan, Asya kökenli bir enstrümandır. Dizler üzerine konularak çalınır.

DOMBRA (DUTAR): İki telli, arpejle çalınan, bilhassa baksılar tarafından kullanılan bir enstrümandır. Orta Asya’nın hemen her bölgesinde kullanılmaktadır.



RÜBAB (KOÇKARCA): Beş telli, mızrapla çalınan, uzun saplı, ağaç gövdesinin üzerine deri gerilerek yapılmış, sapla gövdenin birleştiği yerde koç boynuzu gibi parça bulunan bir enstrümandır. Özbek, Uygur ve Tacik Türklerinde çalınır.


TAR: 11 telli, iki bölmeli ve dut ağacından oyularak yapılmış gövdesinin üstü deri kaplı, uzun saplı, mızrapla çalınan bir enstrümandır. Azerbaycan ve Özbekistan Türklerinin en önemli enstrümanlarındandır.


MİSKAL: Yanyana birleştirilmiş değişik boylardaki kamış parçalarından meydana gelmiş, üflenerek çalınan, Asya kökenli bir enstrümandır. Uygur duvar fresklerinde de görülmektedir. Osmanlı’nın son dönemine kadar Türk musikisinde kullanılmıştır. Güney Amerika ve Romanya’da Panflüt olarak isimlendirilmektedir.


GUBUZ (ŞAN KOPUZ): Tel bir çember içine takılan çelik yayın ağız boşluğunda çalınması ile ses verir. Bütün Türk boylarında kullanılmaktadır. Yakutistanın milli enstrümanıdır.


BALABAN (MEY): Ağaçtan yapılan, kavala benzeyen gövdeye kamıştan yapılmış parçaya üflenerek çalınır.


KABAK KEMANE (GIÇEK, KEMENÇE): Gövdesi su kabağından veya oyma ağaçtan yapılır, üzerine deri gerilir. Kısa saplı , üç veya dört tellidir. Yayla çalınır.


KAVAL: Ağaçtan yapılır, Uzun ve kısa, dilli ve dilsiz çeşitleri vardır. Üflenerek çalınır.


KORAY: Koray bitkisinden yapılan, beş delikli, dişe takılarak ve üflenerek çalınan bir enstrümandır. Başkurtistan enstrümanıdır. Tatar korayı ise yedi delikli, dilli bir enstrüman olup üflenerek çalınır.


SIBIZGI: Kazak ve Kırgız Türkleri enstrümanıdır. Dişe takılarak üflenip çalınır.


MAZHAR (BENDİR): Tahta kasnağa deri gerilerek yapılır. Elle vurularak çalınır.


KUDÜM: Toprak veya döğme bakır gövde üzerine deri gerilerek yapılmış, çift gövdeli, zahme adı verilen ağaç çubuklarla vurularak çalınan bir enstrümandır. Uygur ve Özbek Türklerinde Çifte nagara ismi verilir.


HALİLE: İki büyük zilden yapılır. Ritim için kullanılır.


MURİNHUR: Moğolistan ve Tuva enstrümanıdır. At başlı olup at kuyruğundan tellidir. Yayla çalınır.


NEFİR: Dağ keçisi boynuzundan yapılır. Eski tasavvuf musikisi enstrümanlarındandır.


ÇETİGEN (YATUGAN): Orta Asya kökenli, diz üstünde ve parmakla çalınan bir enstrümandır